Emek ve Özgürlük İttifakı deklarasyonu açıklandı

Emek ve Özgürlük İttifakı’nın ilan edeceği deklarasyonda iktisat, yoksulluk, Kürt sıkıntısı, temel hak ve hürriyetler ele alındı.

Toplantı öncesi kongre merkezinde halaylar çekildi. ‘İşçinin, işçinin partisi HDP’ sloganları atıldı.

İTTİFAKIN DEKLERASYONU

Sinevizyon gösteriminin akabinde ittifakın deklerasonu açıklandı.

Emek ve Özgürlük İttifakı’nın deklarasyon metni şöyle:

“Ekonomiden siyasete birçok alanda Cumhur İttifakı’nın yarattığı yıkımı durdurmak, tek adam idaresini sonlandırmak, halkın çalışma ve ömür şartlarını uygunlaştırmak, demokratik hak ve özgürlükler temelinde bir değişim ve dönüşümün gerçekleşmesini sağlamak önümüzdeki devrin acil misyonudur.

Bu değişim ve dönüşümün yaşanabilmesi için emekten, barıştan, demokrasiden yana güçlerin ortak ve birleşik çabayı güçlendirmesi ve kararlı bir formda sürdürmesi büyük kıymet taşıyor. Bu birlik ve gayret, yeni periyodun belirleyici ve aktif bir gücü de olmak zorundadır. Halkın beklentisi ve talebi de bu taraftadır.

Verilecek ortak uğraş, takınılacak güçlü ve kararlı tavır, halkın acil ekonomik taleplerinin elde edilmesi ve demokratikleşme yolunda adımlar atılmasını sağlayacak bir yürüyüş olacaktır.

Bu yürüyüşün uğrak yerlerinden biri olan seçimler Türkiye için kritik bir mana taşımaktadır.
Seçim sürecinde halkın gelecek umutlarını salt sandığa bağlamadan, lakin sandığın kıymetini de görmezden gelmeden emek ve demokrasi uğraşını yükselterek, bu temelde halkı seçimlerden kazanımla çıkmaya motive etmek ve seçim güvenliği için bütün önlemleri almak ihmal edilemez bir sorumluluktur.

İçinden geçtiğimiz bu fevkalâde süreçte ekonomik ve politik acil vazifelerin gerçekleşmesi için hedeflediğimiz ittifak, sömürülen ve ezilen bütün halk kitlelerinin ittifakıdır. Emekçilerin, işçilerin, fakirlerin, bayanların, gençlerin, tabiat ve insan hakları savunucularının dayanışması ve ittifakıdır. Ortak, güçlü ve kararlı bir gayret tabanıdır.

İNSANCA ÇALIŞILACAK VE YAŞANACAK BİR EKONOMİK DÜZEN

Bu iktidarın program ve icraatları emperyalizmin, sermaye sınıfının, kendi yandaş şirket ve holdinglerin çıkarlarını önceleyen bir politik anlayışa ve uygulamalara dayanıyor. Yandaşları da palazlandıran bu haksız ve adapsız ihale sistemi hukuken tekrar incelenmeyi gerektiriyor.

İzlenen sömürü ve baskı siyasetlerinin personel ve işçilerde, fakir çiftçi, köylü ve esnafta, ezilen halk kesitlerinde yarattığı ekonomik ve toplumsal mahrumluk toplumun birinci sıkıntısı haline gelmiştir. Hayat pahalılığı, düşük fiyatlar, işsizlik, yoksulluk, geçinme, barınma vb. meselelerin çözülmesi için somut adımların atılması ve personellerin, işçilerin, ezilen halk kitlelerinin çalışma ve ömür şartlarının uygunlaştırılması bugün herkes için birinci problemdir.

Bu sahiden hareketle yaşanan ekonomik krizin ve çok taraflı toplumsal yıkımın ağır faturasını yerli ve yabancı sermayeye ödetecek, işçilerin yaşadığı güvencesizliğe ve geleceksizliğe son verecek siyasetlerin izlenmesi kuraldır.

Bu kapsamda;

Zamların durdurulması, fiyatların açlık ve yoksulluk hududunun üzerinde insanca yaşanacak bir seviyeye çıkarılması, işten atmaların yasaklanması, istihdamın artırılması, temel tüketim unsurlarından alınan vergilerin kaldırılması, az kazanandan az çok kazanandan çok vergi alınması ve yoksulluğu ortadan kaldıracak bir ekonomik programın izlenmesi en büyük toplumsal gereksinimdir.

Bütçe kaynaklarının; saraylar, savaşlar, yandaşlar ve dış borçların ödenmesi için değil halkın ekonomik teminatı ve direkt gelir takviyeleri için seferber edilmesi birinci adımlardır.

Halkın elektrik, doğalgaz, su, internet üzere temel muhtaçlıklarının bir ‘sosyal haklar programı’ kapsamında, aylık geliri yoksulluk sonunun altında olan herkese fiyatsız sağlanması, KYK borçlarının büsbütün silinmesi, Emeklilikte Yaşa Takılanların(EYT) ve öğretmenler başta olmak üzere kamuda ataması yapılmayan tüm meslek kümelerinin problemlerinin çözülmesi acil gereksinimdir.

Emeklilerin hayat şartlarının güzelleştirilmesi, fakir çiftçilerin borçlarının silinmesi, mağduriyetleri harika artan esnafın desteklenmesi birinci yapılması gerekenler ortasındadır.

Özellikle güç ve ulaşım sınırlarında ve sıhhat ve eğitim alanlarında nitelikli, parasız ve kamusal hizmetlerin verilebilmesi için personellerin, işçilerin kontrolünü içeren acil kamulaştırma adımlarının atılması gereklidir.

Kadın yoksulluğuna son verecek, ekonomik ömrün her alanında eşit ve faal olmasını sağlayacak siyasetler kuraldır.

18 yaş ve altı çocuk emeğinin fiyatlı emek olarak kullanılması yasak olmalıdır.

“Geri Kabul Anlaşması” iptal edilmelidir. Dönmek isteyen sığınmacılar için bölgede barış ortamı sağlanmalı, birlikte hayatı talep eden sığınmacılara mülteci statüsü verilmeli ve birlikte ömrün şartları inşa edilmelidir.

HALKIN EGEMENLİĞİNE DAYANAN BİR DEMOKRASİ

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ismi altında kurulan tek adam idaresi, demokratik hak ve özgürlükleri kullanılamaz hale getirmiş; keyfiliği, zorbalığı, hukuksuzluğu ve adaletsizliği kurumsallaştırmış; bu ülkenin ve halkların yaşadığı sömürüyü, baskıyı ve çözümsüzlüğü derinleştirilmiş ve faşizan uygulamaları gündelik siyasetin modülü haline getirmiştir.

Dolayısıyla tek adam sistemini ayakta tutan ve besleyen tüm kurum, düzenek ve bağımlılık ilgilerini değiştirmek öncelikli hedeflerimizdendir. Seçim barajının kaldırılması, demokratik hakların ve siyasal özgürlüklerin en geniş formda kullanılmasının garanti altına alınması, demokratik, tarafsız ve bağımsız bir yargı sisteminin kurulması acil bir gereksinimdir.

Hedefimiz demokratik, özgürlükçü ve eşitlikçi prensipler temelinde halkın gerçek egemenliğine dayanan bir demokrasinin inşasını sağlamaktır.

Bu kapsamda;

Yerinden ve yerelden demokratik idare için mahallî idarelere merkezden kimi alanlarda yetki ve kaynak bölümüne bağlı, halkın güçlü iştirak sistemlerinin oluşması, idarenin halkın oyuyla gelmiş şahıslara ve lokal halk meclislerine devredilmesi, kayyum rejimine son verilmesi,

Bütün personel ve işçilerin sınırsız sendikal örgütlenme, her türlü (hak, dayanışma, siyasal ve genel) grev ve toplu mukavele hakkının teminat altına alınması, günlük çalışma müddetinin 7 saat olması ve lokavtın yasaklanması,

Demokrasiyi, eşit yurttaşlık taleplerini ve inanan inanmayan herkes için niyet, inanç ve vicdan özgürlüğünü kapsayan bir laikliğin inşa edilmesi, Alevilerin eşit yurttaşlık hakkının garanti altına alınması,

Farklı kültürlere, kimliklere, inançlara ve hayat şekillerine hürmete dayalı eşit yurttaşlık hakkının temel bir unsur olarak benimsenmesi,

Kanun Kararında Kararnamelerle yaratılan hak gasplarının giderilmesi, kamuda işe alımda ve atamalarda her tıp ayrımcılığa son verilmesi, halk egemenliğine dayanan demokratik bir tertip için atılması gereken acil adımlardır.

Yurtta, bölgede ve dünyada barıştan yana, uzun vadeli halklar ortası işbirliğine yönelik siyasetler acil gereksinimdir. Bunun için emperyalist güçlerin ve işbirlikçilerinin çıkarları değil halkların gereksinimleri temel alınmalıdır. Komşularımız başta olmak üzere öbür ülkelerle savaş ve çatışmaya, askeri güç gösterisine dayalı yayılmacı siyasetleri terk etmek; eşit haklara dayalı unsurlu ve barışçıl bir dış siyaset yürütmek gerçek manada bir halk egemenliği için zaruridir.

KÜRT MESELESİNDE BARIŞÇIL VE DEMOKRATİK ÇÖZÜM

Türkiye’nin çözmesi gereken en esaslı sıkıntılardan biri de Kürt meselesidir. Demokratik tahlil ve barış için ülkedeki bütün toplumsal bölümlerin yaklaşımlarını ve dertlerini dikkate alan yapan bir siyaset, olması gerekendir.

Demokratikleşme ile direkt ilişkili ve iç içe geçmiş olan Kürt sıkıntısının tahlili için inkâr ve bastırma siyaseti yerine demokratik ve barışçı bir tahlil için adım atılması gereklidir. Savaş siyasetleri, silah ve çatışma prosedürleri yerine, diyalog ve müzakere seçeneklerinin kendini tarihi olarak dayattığı ve yeni olduğu aşikârdır.

Diyalog ve tahlil tabanını kurmak ve güçlendirmek ve demokratik müzakere metotlarıyla tüm toplum için geleceğin kazanılmasına önayak olmak; bu çerçevede, başta anadili hakkı olmak üzere tüm kozmik kimlik haklarının tanınması için gerekli düzenlemelerin yapılması büyük kıymet taşımaktadır.

KADINLAR İÇİN ADALET, EŞİTLİK VE ÖZGÜRLÜK

Kadınların toplumsal ömrün bütün alanlarında eşit ve özgür olması için her türlü garantinin sağlanması zaruridir. Erkek hükümran zihniyetten ve uygulamalardan kaynaklanan bayanlara yönelik sistematik erkek şiddetiyle ve bayan cinayetleriyle çok kapsamlı bir gayret kaidedir.

İstanbul Sözleşmesi’nin tekrar geçerli hale getirilmesi ve uygulanması, bayanlar ve LGBTİ+’lar için toplumsal cinsiyet eşitliği önündeki siyasal, idari, ekonomik ve kültürel tüm mahzurların kaldırılması birinci acil adımlardır.

GENÇLER, ENGELLİLER VE DEZAVANTAJLI KÜMELER İÇİN EŞİTLİK VE ÖZGÜRLÜK

Gençlerin hayat tercihlerine hürmet duyan bir yaklaşımla, kendilerini serbestçe tabir edebilmeleri ve özgürce yaşayabilmeleri için başta eğitim ve kültür olmak üzere ekonomik, toplumsal ve siyasal alanlarda bütün pürüzler kaldırılmalıdır.

Eğitim her kademede parasız, bilimsel, anadilinde ve demokratik olmalıdır. Gençlerin ekonomik olarak desteklenmeleri, her alanda daha fazla idareye katılmaları, yaratıcı ve ilerletici fikirlerin toplumda daha belirleyici hale gelmesine yol açacaktır.

Çocuklar toplumun kendine ilişkin hakları olan özneleridir. Bunu bu türlü kabul edip, maruz kaldıkları bütün ayrımcılıkla çaba etmeliyiz.

Ülkemizde 10 milyonu aşkın engelli yaşıyor. Engellilik salt vücuda indirgenen bir tıbbi yaklaşımla ele alınamaz. Toplumda her manada farkındalık yaratmak, engellilerin kamu hizmetlerinden eşit yurttaşlar olarak yararlanması için her çeşit düzenlemenin kamu tarafından yapılması hayati ehemmiyettedir.

DOĞANIN, ETRAFIN VE KÜLTÜREL VARLIKLARIN KORUNMASI

Kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser. Neoliberal siyasetlerin ülkede derinleşmesini sağlayan iktidar, bütün doğal varlıkları sermayeye peşkeş çekiyor. İklim krizine karşı acil durum ilanı, kar ve rant uğruna çılgınca tabiat ve etraf tahribatına yol açan; ormanları, tarım alanlarını, akarsuları tahrip eden ve ekolojik dengeyi bozan, tabiata karşı işlenen hataların odağı olan tüm projeler durdurulmalıdır.

Enerji, ulaşım, kentleşme ve tarım başta olmak üzere tüm siyasetlerde tabiatın korunması odaklı yaklaşım hem acil hem de mecburidir. Her canlının sağlıklı bir ekosistem içinde ömür hakkı aktif maddelerle muhafaza altına alınmalıdır.

Tarihi ve kültürel varlıkların yağmasına son verilmelidir.

ÇAĞRIMIZ

Türkiye’nin aydınlık ve demokratik geleceğini düşünen tüm kurum, kuruluş ve partilere, tek tek yurttaşlaradır. Daima birlikte sorumluluk alalım. Cumhuriyetin 2. yüzyılında yangın yerine çevrilen ülkeyi ortak talepler ve birlikte gayret anlayışıyla özgür ve demokratik formda tekrar inşa edelim.

Türkiye halkları ayrımcılığa, nefret telaffuzuna, kutuplaşmaya, Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı ortasına sıkışmış bir hâkim siyasete mahkûm değildir.

Emek, barış, özgürlük ve demokrasi kıymetleri temelinde halkın hükümran olduğu bir toplumsal sistem kurabiliriz. Bunu başarmak ezilen ve sömürülen halk kitlelerinin değiştirici gücüyle mümkündür.”